Türkiye’de “Amerikalı gibi çalan” iki müzisyenin hayatı. Blue.
Blue filmi 21 Nisan’da gösterime girdi ve hala vizyonda. Yani yetişmek isteyenlerin hala zamanı var. İsmini aldığı “Blue Blues Band”in iki efsane isminden bahseden bir belgesel. Yani Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı. Bu iki ismin de dehasını ve yeteneklerini gördükçe “Bizim de dünya standartlarında çalabilen müzisyenlerimiz varmış” diye gururlanıyorsunuz. Benim gibi 90’larda doğan biriyseniz de neleri kaçırdığınızı görüp üzülüyorsunuz. Film, size daha önce yayınlanmamış kayıtları da ilk kez görme ve dinleme fırsatı sunuyor. Bu anlamda da kaçırmamanız gereken bir film olduğunu düşünüyorum.
Filmin türü belgesel olarak geçmesine rağmen bildiğiniz belgesel havasında değil. Belgeler ve kayıtlar üzerine konuşan bir sunucu görmüyorsunuz filmde. Daha çok röportaj yapılan kişilerin sözleri size hikâyeyi anlatıyor. Bu durum belgesele duyguların da karışmasına yardımcı oluyor. Çünkü siz röportajları dinlerken sadece gerçekleri öğrenmekle kalmıyor aynı zamanda kişilerin o konu hakkındaki duygularını da hissediyorsunuz. Bu yüzden de filmin bir kısmında neşelenip gülerken farklı bir kısmında gözleriniz doluyor. Filmin genel kurgusu da çok güzel hazırlanmış. Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı’yı tanımayanlara da tanıyanlara da kişileri tekrardan tanıtıyor. Gelişimlerini ve yaşadıklarını aktarıyor. Film devam ettikçe siz de bir o kadar benimsiyorsunuz onları. Filmi izlerken empati kurmamanız çok zor. Ekrandaki kişiler ne hissederse siz de o duyguya bürünür bir hale geliyorsunuz izledikçe. Filmin sonuna kadar, her ne kadar sonucu tahmin edebiliyor da olsanız, bu duygu zincirinden kurtulamıyorsunuz elbette ki. Sonunda ise film boyunca biriktirdiğiniz tüm mutluluk ve hüzün bir arada patlıyor.
Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı her ne kadar farklı bir çocukluk yaşamış da olsalar, farklı kişilikler olmuş da olsalar çektikleri sıkıntılar çok paralel. Filmde depresyonun ve psikolojik rahatsızlıkların hayatı nasıl etkilediği tüm çarpıcılığıyla sunmuş. Gerçekten bilmeyen insanların empati kurması zor konular ama biraz olsun aynı sıkıntılar yaşamışsanız çok iyi anlıyorsunuz. Ne kadar zor olduğunu ne kadar çaresiz kalınabildiğini çok iyi anlıyorsunuz. Büyük insanların sıkıntıları da büyük oluyor sanırım.
Blue filmi Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı üzerine yoğunlaşmış bir belgesel. Filmde Batu Mutlugil ve Sunay Özgür ile yapılan röportajlara çokça yer verilmiş. Kerim Çaplı ve Yavuz Çetin ile olan bağlantılarından da çokça bahsediliyor. Yine de ben Batu Mutlugil ve Sunay Özgür hakkında da daha fazla bilgi edinmek isterdim tabi ki. Çünkü benim görüşüme göre Batu Mutlugil ve Sunay Özgür de zamanına göre çok ileride olan çok yetenekli isimler.
Filminin yapılması için gerçekten de çok büyük bir emek harcanmış. Film için yapılan röportajlarda birbirinden ünlü Türk isimlerin yanında yabancı da birçok insan bulunmakta. Bu kadar kişiyle irtibata geçmek ve bu kadar güzel röportajlar çekmek gerçekten de büyük bir emek ister diye düşünüyorum. Maddi olarak da bu filmi oluşturmak için çok uğraşılmış. Sponsorların yanı sıra internet üzerinden de toplanan bağışlarla bu filmin çekilmesi mümkün oldu. Keşke bu tarz filmlerin kıymeti bilinse ve maddi sıkıntılar yaşanmadan rahatlıkla yapılabilseydi diye düşünüyor olabilirsiniz. Yine de ben filmin bu şekilde yapılmasını çok sevdim. 90’lardaki Rock müziğin çektiği sıkıntıların hala sürdüğünü de gösteriyor bize biraz. Yine destek bulamadığımız, yine azınlığın sesi olarak kaldığımız ve yine sesimizi duyurmak için çabaladığımız bir dönemdeyiz. Filmi çekebilmek için yaşanan sıkıntılar ve yürütülen dayanışma da bu ruhu sürdürüyor. Daha fazla para toplandıkça da yeni şehirlerde gösterime girmeye devam ediyor. Böyle bir filme de böyle bir ruh yakışırdı diye düşünüyorum zaten.
Ben filmi Beyoğlu Yeşilçam sinemasında izledim. Filmin öncesinde de filmin yönetmeni olan Sertan Ünver bizzat kendisi gelip filmi takdim etti. Gelenlere teşekkür etti. Konuşmak isteyenleri de film sonrasında yanına davet etti. Filmin sonunda ise hep birlikte ayağa kalkıp alkışladık. Kısacası çok samimi ve değişik bir deneyim oldu benim için. Ben hiçbir zaman film öncesi yönetmen tarafından karşılanmamıştım veya hiçbir sinema sonrasında alkışlamaya başlamamıştım. Sanki duygusuz bir film seyrinden ziyade canlı bir oyun izler gibi izledik. Bu düzeyde de filme bu kadar bağlandık. Bu dayanışmaya katılmak ve böyle bir deneyim yaşamak gerçekten de çok güzel.
Devamı: Anıl Gündüz - Bak Buraya Yazıyorum
Inside Out (Ters Yüz)
Kafanızın içinde neler olup bittiğine anlam veremiyor musunuz? “Neden böyle hissediyorum? Neden öyle bir tepki verdim? Neden yine bunalıma girdim?” …
İtirazım Var!
Hiç alışık olmadığımız karakterlerin hiç alışık olmadığımız öyküsü İtirazım Var. Film, 2014 yapımı bir Onur Ünlü filmi. Başrolünde Serkan Keskin …
Sadece Fragmanlarını İzlesek Yeter…
Bu hafta biraz farklı bir konsept uygulamak istedim. Hem okuması kolay olsun, hem biraz kötü eleştiri de yapayım istedim. Her …