Gevende ülkemizin en nev-i şahsına münhasır gruplarından biri. Herhalde “Gevende’nin tarzı nedir?” sorusunun binbir çeşit cevabı vardır. Gevende, Gevende müziği yapıyor işte. Gevende müziğinin temelinde de belirli kalıplara bağlı kalmadan güzel bir ses yaratabilmek var. Bu temelde muhteşem şairanelikte sözler, deli gitar soloları veya vokal oyunları yok. Sadece elden gelenin en uç noktasıyla kolektif bir ses yaratmak var.
İlk iki albümleri Ev ve Sen Balık Değilsin Ki’de müzik tamamen akustik elementlerden, yaylı ve üflemeli merkezli kompozisyonlardan oluşurken Şubat ayında çıkan yepyeni albüm Kırınardı’da akustik elementlerle beraber bu kez elektronik öğeler de hiç olmadığı kadar ön planda. Gevende’nin progresif müziğe en çok yaklaştığı albüm bu olmuş. Her zaman cesaretiyle övdüğümüz grup bu sularda daha önce hiç yüzmemiş olmasına rağmen yine de gidebilecekleri en uç noktalara gitmekten çekinmemişler. Gevende müziğine aşina kitle için ilk seferde yabancılaşma yaratan bu durum daha sonrasında yerini “Acaba canlısı nasıl olacak?” sorusuna bıraktı haliyle. Çünkü Gevende canlı canlı güzel.
Bu soruyu soran çok olmuş ki albümden sonraki ilk konser olan Babylon konserinin biletleri konser başlamadan çok önce tükendi. Babylon’dan sonraki ikinci İstanbul konseri ise İKSV Salon’da 21 Nisan Cuma günü gerçekleşti. Biz de, özellikle ilk konseri izleyememiş olduğumuz için, haftalar öncesinden biletlerimizi aldık ve sahne önüne konuşlandık haliyle. Grup çıkış saatini neredeyse hiç geçirmeden sahneye kuruldu. Konser albümün de açılış şarkısı olan Omelas ile gayet enerjik bir şekilde açıldı ve daha sonra albümden bir başka güzellik olan Ters Okyanus ile devam etti. Ters Okyanus’un sonundaki solo bölümde bütün salon havaya yükseldi, tüy gibi oldu. Kırınardı albümünün dokuz şarkısı da çalındı konserde. Dokuz şarkıya ek olarak ilk albümden Sermest ve ikinci albümden Esinti de çalındı.
Süper trompetçi Serkan Emre Çiftçi’nin elektroniklerde de gayet yetkin olmasının albümün de ötesinde bir soundla kulak bayramı yaşattığını söylemek isteriz. Bu arada grubun viyoladan sorumlu genel başkanı Ömer Öztüyen’i sahnede göremedik, biraz üzüldük. Grubun bu konserdeki beşinci elemanı, Serkan Emre Çiftçi’nin de üyesi olduğu Gökhan Türkmen Band’in klavyecisi Atıl Aksoy’du. Bas gitarist Okan Kaya’nın da yer yer synth bas kullanmasıyla elektronik ve synthseizer ağırlıklı Gevende müziğini canlı canlı görerek iyice özümsedik diyebiliriz. Konserin zirve anları ise bis’te de çalınan enerji patlaması Domino ve tabii ki Tolga Karaçelik imzalı klibiyle şimdiden klasik olmuş Vertigo oldu.
Gevende’yi özel kılan en önemli şey belki de sahne performanslarıdır. Herhangi bir festivalde ya da solo konserlerinde izlerseniz bir daha unutamayacağınız neredeyse garantidir. Bu konser de benim için öyle oldu. Şimdiden bir dahaki İstanbul konserini beklemeye başladım bile. Hem belki bu sefer Igloo’lu, Sanki’li, Çelik Çomak’lı olur zira yeni şekil Gevende’yi eski usul şarkıları evirip çevirirken izlemek gerçekten muhteşem olur.
Cemil Can Çolak
Bunları da sevebilirsiniz...
Devamı: Bahçe
Ruh Daraltma Seansı – Ben Çağırmadım
Şehir Tiyatroları sezonu kapattı ama yeni sezonda olur da bi' tiyatroya gidelim derseniz ya da entel görünmek amacıyla süslenip püslenip, …
“RENT” Müzikali İzlenimleri
Hayatımda ilk kez, sahnede müzikal izledim. Üstelik bu müzikal, yıllar önce rol alma şansına sahip olduğum opera eseri La Boheme’den …