Hiç alışık olmadığımız karakterlerin hiç alışık olmadığımız öyküsü İtirazım Var.
Film, 2014 yapımı bir Onur Ünlü filmi. Başrolünde Serkan Keskin oynuyor. Oyuncu kadrosu ise Hazal Kaya, Öner Erkan, Osman Sonat, Büşra Pekin, Umut Kurt, Özgür Çevik, Sırrı Süreyya Önder şeklinde sonsuza kadar gidiyor. Filmin yan rolleri bile çok değerli ve bildiğimiz oyunculardan oluşuyor.
Film, eski boksör olan bir imamın hikayesini anlatıyor. Dürüst olayım konuyu ilk duyduğumda ben ön yargılı yaklaşmıştım filme. Eski boksör olan bir imam fikri çok da sıcak gelmemişti. Çünkü imam denince kafamda oluşan sıkıcı bir görüntü var ve boksörlük geçmişi sadece espri katsın diye eklenmiş sanmıştım. “Caminin altına Fight Club falan mı kurdunuz? Naptınız?” diye sorguladım. Oysa izledikten sonra anladım ki konunun ne boksla ne de imamlıkla alakası var. Filmin hikayesi daha çok polisiye. Selman Bulut’un (yani imamımızın) camisinde gerçekleşen cinayeti araştırmasını konu alıyor film. Namaz sırasında Salih Kalyoncu isimli biri vuruluyor. Salih Kalyoncu? Filme başladığımda kafamda sürekli aynı sorular döndü. “Neden? Nasıl? O ünlü bir oyuncu değil miydi? Nasıl? Cidden karakterin adını gerçek hayatta da olan birinden mi aldınız?” Neyse siz de telaşlanmayın aklıma gelen oyuncumuzun ismi “Salih Kalyon”muş. Evet, ben de hala tatmin olmadım ama konu bu değil.
Hikaye baştan sona esrarengiz. Birçok karakter ve birçok olay örgüsü var. Siz “Kim? Kime? Ne oluyor? Nasıl?” diye boğuşurken film akıyor ve yolunu buluyor. Filmde geçmiş olayları kurulan diyaloglardan öğreniyoruz ve ileride karşımıza çıkacak çok fazla da küçük detay içeriyor. Bu haliyle çok güzel bir polisiye kurgusu yakalamışlar. Selman karakteri de bu süreç boyunca adeta dedektif rolünü üstleniyor. Hatta bir süre sonra Watson’nını da buluyor Selman Holmes. Kısacası filmin büyük bir kısmı (özellikle sonu) Sherlock’a el öptürür, yanağından makas alır kıvamda olmuş.
Karakter absürtlükleri beni her Onur Ünlü işinde olduğu gibi yine mutlu etti. Karakterlerin hepsi başlı başına güzel ve çelişkili. Papazlarla gezen müezzin, kötü adam rolünde gibi görünen polis, içi yumuşacık ve çocuksu bir sokak delikanlısı… Kısaca “vay be adama bak sen, aslında neymiş” dedirten birçok karakterimiz var. Tabii bu çelişkiyi en yoğun yaşayan da Selman Bulut.
Şimdi aklınızda yobaz bir din adamı canlandırın. Heh işte Selman onun tam tersi. Kendini geliştirmiş. Felsefeye, antropolojiye, bilime, edebiyata ve sanata sıcak bakan aydın bir karakter kendisi. Selman, kendi bildiği doğruların peşinden giderken; polise de diyanete de ters düşebilen, alışık olmadığımız bir imam. Üstüne filmde birkaç kez hurafeleri ve dinen yanlış algılanan şeyleri de düzeltiyor. Normal bir karakter söylese çok da etkili olmayacak lafları bir imamın ağzından duymak etkiliyor insanı.
Bu arada kendisinin iğrenç bir espri anlayış var. Ölümü de birçoğumuzdan daha sakin karşılıyor. Sanırım görevlerinden biri ölü yıkamak olunca insan normalleştiriyor bu durumu da. Mükemmel teknolojili dolabında tuttuğu satranç tahtası ve kiminle oynadığını hala çözemediğim oyun da filme ve karaktere mükemmel bir renk eklemiş diye düşünüyorum.
Kamera açıları ve müzikler filme çok hoş bir tat katmış. Filmdeki bazı diyalogların kamera açıları o kadar farklı ve orijinal olmuş ki. Kimi zaman gerçekten komik olabiliyorken kimi zaman da sizi germeye yetiyor. Özellikle filmin girişindeki namaz sahnesi çok hoşuma gitti. Kameranın etrafta süzülmesi çok güzel görüntüler yakalamasını sağlamış. Arkada çalan ve filme de ismini veren “İtirazım var” şarkısıyla da Onur Ünlü, Müslüm Gürses’e yine selamını çakmış. Silah seslerinin müziğe oturtulması da yine çok güzel düşünülmüş.
Film toplumun bakış açısını ve ahlak anlayışını güzel ele almış. Özellikle dinde tabu olmuş şeyleri başarılı bir dille eleştiriyor. Ana karakter her ne kadar imam da olsa bazı kabullenilmiş şeylere karşı gelebiliyor ve üzerine düşündüğünüzde bu tabuların daha da anlamsız olduğunu anlıyorsunuz. Muhafazakar bir gözle izlerseniz rahatsız edebilir Selman karakteri sizi. “Yok artık imam da böyle mi olur canım” demek gelebilir içinizden bazen. Ama şunu unutmamak gerekir (ki filmde de bunu unutmamışlar) sıfatlarımızdan önce insanız. Öncelikli olarak da iyi bir insan olmalıyız. “Selman iyi bir imam mı?” sorusuna ben cevap veremem ama “iyi bir insan mı?” derseniz kesinlikle öyle.
Film maalesef ki benim beklediğim gişeyi bulamadı sinemada. Belki de bahsettiğim tabuların üzerine gitmesinden kaynaklı bu böyle. Türkiye’deki ağır ve iğrenç gerçeklere değinmesi… Belki de insanların konuşmaya çekineceği konulara bile değinmesi… Siyasi duruşu… İnançlara bakış açısı… Korkusuzca yaptığı göndermeler ve eleştiriler… Nedenini bilmiyorum ama hak ettiği değeri bir şekilde görmedi. Kendi gerçeklerinden kaçan, kendini ve başkasını kandırmaya çalışan insanlar bu filmlere de gözünü kapadı belki. Biliyorsunuz “Komşusu açken tok yatmamak için zengin mahallelerine taşınanlar var.”
Bunları da sevebilirsiniz...
Devamı: Anıl Gündüz - Bak Buraya Yazıyorum
“Blue” Filmi
Türkiye’de “Amerikalı gibi çalan” iki müzisyenin hayatı. Blue. Blue filmi 21 Nisan’da gösterime girdi ve hala vizyonda. Yani yetişmek isteyenlerin hala …
Miyazaki ve Howl’s Moving Castle
Bu hafta biraz heyecanlıyım. Çünkü uzun süreli bir anime takipçisi olarak Miyazaki ve eserleri benim için çok kıymetlidir. Bugün Howl’s …
Kafa Yakan Film: Following
Ah o kafa yakan güzelim filmler. Her seferinde beni senaryo yazarlığına teşvik ediyor. Her bitişte yaşadığım şaşkınlık ve zevk beni …