Sevgi; iki insanın birbirlerine varlıklarının özünden bağlanması, dolayısıyla her birinin de kendisini varlığının özünden tanıması durumunda doğabilir ancak. İnsan gerçekliği de, canlılığı da, sevgisinin temeli de işte bu “özden tanıma” yaşantısında yatar. Böyle yaşanan sevgi sürekli bir meydan okumadır; bir dinlenme yeri değil, tersine, birlikte oluşma, büyüme ve çalışmadır; uyum ya da çatışma, neşe ya da üzüntü olup olmaması bile önemsizdir artık; temel gerçek şudur: İki insan birbirlerini varlıklarının özünden tanırlar, kendilerinden kaçmak şöyle dursun, kendilerini buldukları için bir olurlar. Sevginin var olduğuna bir tek kanıt vardır ancak; bağlılığın derinliği, seven kimselerin canlılığı ve güçlülüğü; Budur sevginin bulunduğunu gösteren meyve.
Erich Fromm’un kitaplarını okumayı çok severim. Kendisi ünlü bir psikanalist, sosyolog ve filozoftur. Yukarıda okuduğunuz onun ‘’Sevme Sanatı’’ adlı kitabından zamanında altını çizmiş olduğum bir kısım. İfade ediş şeklini, sevgi tanımını kendi duygularıma çok yakın buldum. Öze inmek, en özel, en güzel.
Ben sürekli dans ediyorum. Karşımda kim olursa olsun dans ediyorum. Mesela aşık olmak, dans etmek gibi değil mi? Ritim yavaşlayabilir, hızlanabilir ama önemli olan karşındakine uyum sağlamaktır, partnerini yarı yolda bırakmamaktır. Dansta özel olan hataları örtmeyi bilmektir.Bazen dans ederken çalan şarkıdan nefret edebilirsin ama sırf o seviyor diye, karşındakinin mutluluğunu görmek için devam edersin. Bazen lirik dansta olduğu gibi sürünürsünüz, bazen enerjiden kolbastı oynarsınız karşılıklı. Mühim olan şey dans etmek. Ayağını burksa bile kucağına alıp dansa devam etmek. Sadece aşkta değil bu.
Hayatımda olanlarla, gelenlerle, gidenlerle dans etmeye başladığım zaman onların özüne inebildiğimi keşfettim. Eskiden kafaya takıp deliler gibi düşündüğüm şeylerin melodisini bile özümsedim, onlara karşı pogo yapıyorum İnsanları sözleriyle değil davranışları ile yargıladığınız zaman “O bunu nasıl yapar ya!” demenize gerek kalmıyor. Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek ‘sevgisi’ne inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz ‘etken ilgi’dir. Bu misal düşünüp yaşamak lazım. En küçük zaafımızdan itibaren kanmaya meyilli oluruz çoğu zaman. Çünkü hep inanmak isteriz, istediğimiz şeyin olmasını, beklentilerimizin gerçekleşmesini düşleriz. Gerçekleşmeyince başlarız isyan zelzelelerine, köpürmeye, hayata küsmeye. Doldururuz kendi kendimizi. Neden sorusunu hiç sormayız. Neden gerçekleşmedi? Neden böyle hissediyorum? Hikayenin devamı belli, asık surat ve enerjisizlik dört bir yanımızı sarmıştır. Gerek yok. Hiç gerek yok. Biz böyle olunca mı gerçekleşecek o hayaller o beklentiler? Tabi ki hayır. Hem o zaman nasıl duyacağız ki müziğin sesini. Kendi iç konuşmalarımızdan, başkalarına kendimizi anlatmaya çalışmaktan kaçırıyoruz zaten ritmi. Olumsuz düşünceler sadece psikolojimize mi zarar verir? Bedenimizi de çürütmez mi? Kolaya kaçmamak lazım. İçimizdeki karanlığı aydınlığa çıkarmak için biricik olan kendimize ihtiyacımız var. Neden diye sorduğumuz soruların cevaplarına uyum sağlamaya, hoşlanmadığımız cevapları elimizden geldiğince irdeleyip düzeltmeye ihtiyacımız var. Baktınız o beklentiler o hayaller sizden kaynaklı değil diğer kişilerden kaynaklı gerçekleşmiyor. Atın o kaseti çöpe gitsin. Taş plak alın, cd alın ne biliyim dünyada kaset mi yok? Çünkü dans edeceğiz ve dans edeceğiz. Evreni, düzeni, düşleri ve her şeyi özden tanıyacağız ♪ ♪
Bunları da sevebilirsiniz...
Devamı: Özge Akıncı - Binbir Gece Terapileri
Gürültüyle Açan Düşünce Çiçeğim
“Gün olur, alır başımı giderim, Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda. Şu ada senin, bu ada benim, Yelkovan kuşlarının peşi sıra. …
Pes Etmek Üzereysen, Neden Başladığını Düşün
Bulutlara post-it yapıştırdım; unutursam her gökyüzüne baktığımda hatırlayacağım: Yüksek enerji vücudumuzda dolaştığında ne olur? Mutluluk olur. Hiçbir şey iyi ya …
GELECEĞİN ENDİŞELERİ “ŞU AN”IMI ÇALDI
Bazen kafamın içi karşımdakine anlatmak istediklerimle dolup taşıyor. Zihnim hayal edilemeyecek genişlikte bir orman gibi. Bir sürü imge, manzara, çiçek, …