Hayatımda ilk kez, sahnede müzikal izledim. Üstelik bu müzikal, yıllar önce rol alma şansına sahip olduğum opera eseri La Boheme’den “adapte edilen” ve uzun süredir merakla beklediğim Rent müzikali oldu!
20. Yılında Türkiye’de ve Türkçe sahnelenen Rent müzikali, izleyecisini 3 saatlik bir yolculuğa çıkartıyor. Oyun, “Journey to Broadway” ekibi tarafından sahneliyor, çok genç ve çok yetenekli insanlar! Neredeyse hiç müziksiz diyalog olmamasına, dansların hareketliliğine ve oyunun süresine rağmen hiç yorulmuyor, hiç hata yapmıyorlar. (Değinmeden geçemeyeceğim, özellikle Mimi karakterinin merdivende yaptığı dansta “Şimdi düşecek” hissiyatından kurtulamadım. Ancak Özge Çeçen nefis bir performans gerçekleştirdi…)
Müzikalin konusuna gelecek olursak… 90’ların New York’unda, Manhattan’da geçiyor oyun. O dönemdeki Manhattan, sosyo-kültürel ve ekonomik uçurumlara sahip olan insanların bir arada yaşadığı bir bölge. AIDS, uyuşturucu bağımlılığı ve Bohem hayat ön planda. Biz de bu Bohem hayatı benimsemiş 7 arkadaşın hayatlarına bir yılbaşı gecesi dahil olarak başlıyoruz oyuna. Bir yıllarını beraber yaşıyor; aşklarına, ayrılıklarına, evsizliklerine, pişmanlıklarına, acılarına eşlik ediyoruz oturduğumuz yerden.
Oyundaki en sevdiğim karakter, Angel oldu. Angel AIDS hastası, -ismi gibi- bir yardım meleği olan, neşesini tüm arkadaşlarına bulaştıran trans bir karakter. Özellikle topukluların üzerinde ettiği danslar ve harika sesi ile büyüledi beni.
Collins, Angel’ın biricik sevgilisi, zeki bir bilgisayar hocası. O da AIDS hastası ancak içlerindeki en pozitif karakter o. Collins’in, Angel ile tanışması; yılbaşı gecesi Mark ve Roger’ın evine gelmesiyle başlıyor…
Mark ve Roger, ev arkadaşları. Mark, istediği “o” filmi çekmek için her yola başvuran ancak başarısızlıkları sonucunda, kamerası ile kendi hayatını çekmeye karar veren bir adam. Roger ise çok yetenekli ancak kız arkadaşının kaybından sonra, depresyona girmiş bir gitarist. Depresyonda geçirdiği bir yıldan sonra, gitarını ilk kez eline aldığında; ev arkadaşı Mark onu tanıtarak başlıyor kaydına.
Maureen, Mark’ın eski sevgilisi bir performans sanatçısı. Uğruna Mark’ı terk ettiği avukat sevgilisi Joanne ile sürekli ettiği kavgalara rağmen tutkulu bir ilişkileri var.
Mimi; Mark ve Roger’ın komşusu, Roger’ı aşka tekrar inandıran, uyuşturucu bağımlısı bir dansçı.
Bütün bu karakterleri, 90ların New York’unda düşünmek çok da zor olmuyor tabii ki. Ancak Türkiye’de, Türkçe sahnelenirken absürt durup durmayacağını merak ediyordum. Bire bir uyarlanması, Türkçe’ye çevrilen şarkıların sözlerinin hiç sırıtmaması oyunu bu kadar çok beğenmemin en önemli sebebi.
Pulitzer ve Tony ödüllü bu Rock müzikali, kesinlikle kaçırılmaması gereken bir oyun. Şarkıları günlerce kafanızda dönecek, uyarmadı demeyin!
Setenay Gökdağ
Bunları da sevebilirsiniz...
Devamı: Bahçe
Ruh Daraltma Seansı – Ben Çağırmadım
Şehir Tiyatroları sezonu kapattı ama yeni sezonda olur da bi' tiyatroya gidelim derseniz ya da entel görünmek amacıyla süslenip püslenip, …
Gevende Konserinden Notlar
Gevende ülkemizin en nev-i şahsına münhasır gruplarından biri. Herhalde “Gevende’nin tarzı nedir?” …
Neyse’ye Dair…
Birazdan okuyacaklarınız tamamen hissi olup, objektif olma kaygısı güdülmeksizin yazılmıştır. Şu an bulunduğunuz yaşa gelene kadar karakterimize farkında olmadan şekil …