Sevgili ayna, derhal bana benden daha güzeli olmadığını söyler misin?!
Ben her zaman bilgisi olmayanın çok fazla fikri olamayacağını düşünürüm. Ancak biliyorsunuz ki bazı insanlar her şeyi bilirler… Günlük hayatta içinden; ”Ay millette her şeyi biliyor, bir ben böyle avanak gibiyim herhalde” demeyen kaç kişi kaldık ki? Tabi bu içimizden dediğimiz cümle, dışımıza kılçık kılçık bakmak ya da gülüp geçip he demek olarak vuruyordur çoğu zaman orası ayrı. Şimdi beni dinleyin;
Bir yığın beceri ve özellik yelpazesini elime aldım sallıyorum. Salladıkça o an yaşadığım serinlik hissinden bir sürü beceri ve özellik saçılıyor üstüme. Aman tanrım, mükemmelim. Her şeyi biliyorum, her şeyin en güzelini ben yapıyorum. Her alandan bilgim var baksanıza: psikoloji, eğitim, sanat, siyaset, limnoloji (şimdi baktım suyun kimyasını inceleyen bilim dalıymış), astroloji, fizyoloji, jeoloji… Sen en iyisin bravo yahu sana. Ne güzel yelpazeymiş o öyle. Sallaya sallaya bayağı bir sallayan tip olmuşsun sen her şeye.
Bu yanıltıcı üstünlük daha resmi bir şekilde ”Wobegon Gölü Etkisi” olarak bilinir sevgili b.ktan şeyler okuyucuları. Bugün biraz bundan bahsetmek istiyorum.
Çoğumuzda kötü kraliçenin kibrinden bir miktar vardır. Sayısız psikolojik araştırma zaten bunu kanıtlar niteliktedir. Garrison Keillor adında bir öykücü her sabah radyo programına şu şekilde başlarmış: ” Minnesota eyaletinin şirin bir göl kasabasıdır benim yaşadığım yer… Bütün kadınların güçlü, bütün erkeklerin yakışıklı ve bütün çocukların ortalamanın üzerinde olduğu bir yerdir. Belki de adı yerli dilinde ‘yağmurlu bir günde seni beklediğim yer’ anlamında olduğundan mıdır? bilmem: Herkes sıradan bir günde mutlu bir sükuneti paylaşır vıdı vıdı vıdı…” Hayalinde yarattığı kasabada, hayalinde yaşadığı öyküleri anlatırmış. Hatta program öyle deli dehşet tutmuş ki, hayali bir kasaba olduğuna inanmak istemeyen Amerikalı vatandaşlar tarafından en fazla görülmek istenen yerlerden biri olmuş kasabamız. (Hatırlayın, canım ülkemin insanları da Aşk-ı Memnu’da Bihter karakterinin kocasını oynayan Selçuk Yöntem’in cebine sanırım bir mağazada kağıt sokuşturmuştu: Karın seni aldatıyor!) Trajikomik.
Araştırmacılar bu yoğun ilginin nedenine bakmışlar ve hocamızın başlangıçta söylediği ihtişamlı sihirli sözcükleri bulmuşlar. Bütün kadınların güçlü, bütün erkeklerin yakışıklı ve bütün çocukların ortalamanın üzerinde olduğu yer, mümkün müdür? Elbette ki, neden olmasın? Ancak bu istatistiksel olarak grubu kendi içinde değerlendirdiğimizde, yarısının ortalamanın üstünde olması, diğer yarısının da ortalamanın altında yer almasıyla mümkündür. Kıyas koşulu ne olursa olsun kural değişmez. İşte bu nedenledir ki psikolojide, bir grubun tüm üyelerinin kendilerini ortalamanın üzerinde görme eğilimlerine “Wobegon Gölü Etkisi” denir. Kendinizi olduğunuzdan iyi sandığınız gibi doğal olarak yeteneklerinizi de olduğundan iyi sanırsınız. Ama unutmayalım ki bazen bulunduğunuz ortamdaki genel ortalama o kadar kötüdür ki siz bu düzeyin üzerinde bir beceriye sahip olsanız dahi gerçekte oldukça vasatsınızdır.Zaten bu etki sahip olduğumuz yeteneklerimiz için geçerlidir. Örneğin bir grupta herkes, hem ortalamanın üzerindeki zekaya sahip olduğuna iknadır hem de ortalamadan daha alımlı daha çalımlı olduğuna… Kendimizi diğer insanlardan daha yetenekli görürüz.
Yeni girdiğimiz bir ortamda daha kimsenin özelliklerini tanımadan tahminler yürütmeye başlarız: ‘Ben buradaki herkesten daha iyi iletişim kuruyorumdur’ diye düşünürüz ya da bazen kendimizi hayali yarışmalara sokarız : ‘Kitap okuma hızı benden daha iyi olan bir kişi daha yoktur’. Üstün olduğumuz düşüncesini hiçbir şeyin engellemesine izin vermeyiz.
Kendimize olan yanlı güvenimiz bize has çok sayıda zaafımızın nedenidir. En basit örnekle sigaranın kansere neden olduğunu, ciğerlere zarar verdiğini biliyor olsak da “Bana bir şey olmaz, ben hastalanmam.” deyip geçiştiririz.
Her insan için geçerli olan evrensel gerçekler ya da şartlar var bunu unutmayalım.Bize zarar gelmez gibi bir düşünceye kapılmak, işte buna sebep olan kendimizi üstün görme eğilimi bence.
Ey ahali en sevdiğim kadın yazarlardan Charlotte Bronte, Jane Eyre adlı romanının bir yerinde şöyle demiş; ”Mevki! Mevki! Senin mevkin benim gönlümdür. Bundan böyle seni hor görmeye kalkışanların vay haline!” Benim pek bir yarışım yok. Bir şeyi gönülden seviyorsam onu en derinine kadar bilmek isterim orası ayrı. Gönlüm hep seveni, güzel düşüneni arar. Herkes kendini gerçekleştirsin. Gerisi kendini kandırmaktır. Kendini nasıl gerçekleştirir insan? Bunu bir düşünelim.
Hepinize peri tozları.
Devamı: Özge Akıncı - Binbir Gece Terapileri
Dönüşüm
"Tembel kız buna seviniyormuş. Altın yağmurunun yağacağını umuyormuş. Holle Kadın onu da büyük kapıya kadar götürmüş. Fakat kız kapının altına …
“Ve’’ Maceraya Gidiyorum
"Benim serüvenimden bir yer ayırt, Aman, mutsuz bir yer olmasın!" Soru 1: Yaşamıma bıyık bıraksam ve küpe taksam yakışır mı Sadri Abi? Lise …
Yumurta Çatladı: “Sen” Çıktı
Hayatımın üstünde imkânlı kuşlar uçuyor. "Sokakta giderken, kendi kendime Gülümsediğimin farkına vardığım zaman Beni deli zannedeceklerini düşünüp Gülümsüyorum." Merhaba, gülücükler sizlere. İstanbul’un en sevdiğim semtlerinden birinde …